İçinde bulunduğumuz dönemlerde toplumun ayrışması, ötekileşmenin ön plana çıkması, toplumsal dayanışmanın hükmünü kaybetmesi noktasında Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün adının arkasına sığınıp, emanetçisi olduğunu iddia edenler takiyye yapmakta oldukça ısrarcılar. Türkiye’nin gelişimi, değişimi gerçeklerini inkar ederek halkımızın kafasını karıştırmak, gerçeklerden uzaklaştırmak için her türlü yolu kendilerine mübah görmekteler.
Atatürk’ü gerçek anlamda seven samimi yurttaşlarımızdan destek alma amacını gütmekteler.
Atatürk’ün komutanlığını, devlet adamlığını ve sade yaşantısını birbirinden ayıramayan sığ zihniyetli istismarcıların kendi yaşam alanındaki özel hallerinin ATATÜRK'te de olduğu düşüncesiyle izinde oldukları tezini savunmaktalar.
Tek düzey bakış açısıyla ATATÜRK’ü anlamanın mümkün olmadığı gerçeğini görmezden, duymazdan geliyorlar. İstismarcı, yobaz, bağnaz, oportünist, takkiyeci, samimi niyetten uzak yaklaşımlarla hareket eden kişilere cevabı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yazdığı NUTUK kitabından alıntılar ile vermek istiyorum.
NUTUK Sayfa 67;
DUA VE DAVA
-Küçük arkadaşlarım (gençler ve çocuklara hitaben),
Unutmayın ki ALLAH isterse her şey olur. Biz, her şeyden önce Yaradan'a inandık. Sonra milletin gücüne güvendik. İşte Milletin güvenebileceği bir kurul kurulabilir diye çabaladık, yollara düştük. Şimdiki hedefimiz Erzurum idi. Erzurum’da bir kongre düzenledik. Tarih 23 Temmuz 1919, davamızın bildirisini ilan etmeden önce açtık ellerimizi yalvardık ALLAH'a.
İstekleri gerçekleştiren Yüce ALLAH, sevgili PEYGAMBERimiz hürmetine DUAmız şudur ki; Bu kutsal vatanın sahip ve savunucusu, Müslüman dininin kıyamet gününe dek en sadık bekçisi olan soylu Milletimizi; en yüce saltanat ve halifelik konumunu korumak ve kutsal değerlerimizi düşünmekle yükümlü olan kongremizi başarılı kıl. Amin.-
Burada önemli olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Osmanlı’ya ihanet halinde değil, güçlü Osmanlı payitahtına Dünyaya adalet dağıtan hükmünü yeniden iade ettirme arzusudur. Sonraki süreçlerde şartlar ve imkanların bu dönüşe elverişli olmadığını anlayıp Misak-ı Milli sınırları içinde yeniden GÜÇLÜ DEVLET, GÜÇLÜ MİLLET arzusu içinde Cumhuriyeti kurmasıdır. Parlamenter sistemden Başkanlık sistemine geçiş ise GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ün 9 ilkelerinden en önemlilerinden birinin tezahürüdür.
CUMHURİYETÇİLİK
Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. Biz Cumhuriyeti kurduk, o on yaşını doldururken demokrasinin bütün icaplarını sırası geldikçe uygulamaya koymalıdır. 1933 (Afetinan, Atatürk Hakkında B. H., S. 251) ifadesi ile ATATÜRK’ü sözde değil, özde anlayanların kimler olduğu ön yargısız aklı selim düşünen herkesçe bilinmektedir.
NUTUK Sayfa 130;
-Arkadaşlar, biz aslında sadece kendi ulusumuz, kendi çocuklarımız, kendi geleceğimiz için değil aynı zamanda dünyanın tüm ezilen halkları için de savaşıyorduk.
Batılı sömürgeciler tüm dünyayı kendi aralarında paylaşmıştı. Çin, Hindistan, Pakistan, Afganistan, kara kıta, Afrika, Güney Amerika yani dünyanın her yerini sömürgeleştirmişlerdi.
Batılı devletler oralardaki altını, gümüşü, elması, kauçuğu, pamuğu, meyveyi... Yeryüzünün altında üstünde ne buluyorlarsa alıp kendi ülkesine gotürüyorlardı. Onları eğitimsiz, silahsız, aç bırakıyorlardı.
Sömürgeleştirmedikleri bir biz kalmıştık. Amaçları bizi de sömürge yapmaktı. Bu nedenle bizim mücadelemizin başarısı, dünyanın tüm ezilenleri açısından çok önemliydi. Ezilen halkların gözü kulağı bizdeydi. Gönülleri bizimleydi.
Afgan ve Pakistanlı kardeşlerimiz başta olmak üzere dünyanın her tarafındaki yoksul kardeşlerimiz maddi manevi desteklerini bizden esirgemediler. Çok yoksullardı, bu nedenle maddi açıdan düşükte olsa manevi desteklerini hep içimizde hissettik.
Biz, tarihi misyonumuzun bilincindeydik. Bu bilinç ve sorumlulukla hareket ediyorduk. Bizim başarımız onlara örnek olacaktı.
Kavgamızın sonucunda, doğacaktı bize ve tüm ezilen halklara HAKK'ın vaat etiği günler.-
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu ifadelerini okuyup tarihin tekerrür ettiği gerçeğini inkar etmek en büyük gaflet ve delalet halidir. Bu minvalden baktığımızda Dünya mazlumlarının umut bağladığı ülke olduğumuz aşikardır.
Güçlü ve Tam Bağımsız Türkiye sevdası ile zahmetle ve gayretle çalışan Atatürk’ü sözde değil özde anlayanlar, iştir kişinin aynası lafa bakılmaz sözünün gereğini yapanlar ve önemseyenlerdir.
Bu gerçeği gözlemleyen Milletimiz, günü geldiğinde demokratik teamüller içinde sandıkta bir daha gerekli cevabı verecektir.