İstanbul Bayrampaşa da ortağı olduğum Plastik fabrikasında iş hayatımı idame ettirirken bana çocukluğumu hatırlatan, okul saatlerinin dışında ayakkabı boyacılığı yaparak ailesine katkı sağlayan 10 yaşlarında olduğunu bildiğim zaman zaman ofisime gelip ayakkabılarımı boyayan adını cengaver koyduğum çocuk beraberinde kardeşi ile ofisime gelmişti, o gün kardeşi abisinden habersiz masamdan cüzdanımı almış annesine götürmüştü.
Annenin kredi kartımı kullanarak küçümsenmeyecek kadar harcama yapmış olduğunu öğrenmiştim.
Meseleyi adli vakaya dönüştürmeden çözme yolunu seçtim.
Altınlar ve cep telefonları dışında aldığı bisikletleri, erzakları, kıyafetleri aileye bırakmış şikayetçi olmamıştım.
Durumu araştırırken bilenlerden bana kızanlar olmuştu, senin gibiler yüzünden bu tipler alışkanlık haline getiriyorlar demişlerdi.
Ben ise küçük bir çocuğun hatasını yanlış kullanan anne yüzünden 4 kardeşin geleceğine leke sürdürmemek gerektiğini savunuyordum.
Belliki Annenin başkalarında görüp ulaşamadığı şeylere sahip olma duygusu ağır basmıştı.
Cengaver annesinin böyle bir şeyi yaptığını öğrendiğinde içini çekerek şakaklarına akan göz yaşlarını, gözlerindeki utancını hayatım boyunca unutamamıştım.
İşte o anda karar vermiştim bu çocuğu yetiştiren anne kötü olamazdı. Annenin gaflete düştüğü her halinden belliydi.
Alış verişlerinin çoğu evinin ihtiyaçları , çocuklarının özlemlerini kapsıyordu.
Yıllar sonra sevdiğim akıllı olan boyacı cengaver çocuk delikanlı olarak ziyaretime geldi.
Yaşadığımız o üzücü günlerin konuşulmasını istemiyordum. Fakat kendisi konuya girdi özetlen şunu söyledi.
Abi şikayetçi olmadın, hatta öğle hassas davrandınki komşulardan gelişini merak edenlere beni yetiştiren aileye teşekkür etmeye geldim dedin.
Annemi adli vakaya soksaydın o ayıp bizi perişan ederdi, mahallede dedikodu hemen yayılırdı, babam annemi boşardı, kardeşime ömrü boyunca bu ayıp yeterdi diyerek şükranını dile getirmişti*
Ve sordu abi o gün seni şikayetçi yapmayan sebeb neydi yıllardır içimde ukte, o gün çocuktum , mahçuptum,
Heleki babama söylersin diye çok korkmuştum.
Sen saçımı okşayıp, fabrikaya her zamanki gibi gelecek işini yapacaksın bu olay kapanacak aramızda kalacak dediğin zaman çok mutlu olmuştum.
Adaletin tecellisinde bu yaşanmışlık ile belkide ömrün boyunca hiç bir suç cezasız kalmamalı demeyeceksin ,her suçu mahiyetinden ziyade sebebiyetinden ele almayı düşüneceksin demiştim.
Benim cüzdanımı masada açıkta bırakmam 9 yaşında kardeşinin ilgisini çekmiş.
Annene götürmüş, annen önemsiz bir şey gibi davranmış kardeşine ne yapacağını hissettirmemiş.
Babanın annene verdiği kartın benzerinin benim cüzdandan çıktığını görmüş , orda şeytan vesvese vermiş , gitmiş ilk alışverişi yapmış , bakmış sorun yok, ikinciyi , üçüncüyü denemiş.
Şimdi sana neden şikayet etmediğimi söylüyücem çünki suç benim ihmalimden baslamışt...
Nedenmi..? Anlatıyım...!
1980 yılı Amasya' Çavuş Talimgahın' da eğitimci ÇAVUŞ um.
Bir Pazar sabahı kalktığımda nöbetçi çavuş bölüğü iştima düzenine almış, istirahat izni vermiyor , İştima sahasında bölüğe istikamet veriyor , yat , kalk, sürün diyordu, durum canımı çok sıkmıştı bölüğün en disiplinli ve en çok sevilen Çavuşlarından biriydim. Nöbetçi Çavuş arkadaşıma durumu sordum neden bölük cezalı dedim..
Cevap gecikmedi geldi, acemi askerin birinin cüzdanı kayıp , ortaya çıkana kadar ceza sürecek demişti. Bir kaç çavuş arkadaş ise ona destek veriyordu.
Cüzdanı kaybolan askeri çağırdım , bölüğün en göze batan askerlerinden biriydi , her hafta nizamiyeye misafiri gelir , benim nöbetlerim hariç , her hafta sonu çarşı iznine giderdi, Cüzdanını çarşıda da kaptırmış olabilirdi o kadar asker böyle bir ihmalin cezasını çekmemeliydi. Nöbetçi Çavuş arkadaşımı ikna ettim . Bölük serbest kalmıştı.
Aradan geçen başka bir günde Nöbetçi Çavuş'ken koğuşları kontrol ediyordum, gece saat 24 sıralarında bir koğuşa girdiğimde hiç unutmam HABİB CAN CAN, (VAN) emret komutanım diyen oldukça temiz halli bir Nöbetçi vardı, koğuşu kendim gezerken ranzanın birinin altında bir cüzdan gördüm, aldım içine baktım asker için küçümsenmeyecek kadar bolca para vardı.Koğuş nöbetçisine hissettirmeden cüzdan içinden kimliğine baktım NÖBETÇİ ye seslendim . HABİB CAN CAN VAN emret komutanım.
Habib .....Bu asker hangisi dediğimde beni yanına götürdü . Askerin çoğu uyanık yorgan altından durumu gözlüyordu. Cüzdanı kayıp askeri uyandırdım , ranzadan indi ve sordum. Cüzdanın varmı...?
Var komutanım . Nerde ..? Yastığımın altında pantolonun cebinde demişti. Göster bakalım dediğimde , yastığın altından pantolonunu aldı, arka cebine baktı cüzdan yoktu, diğer ceplere etrafa baktı cüzdan yoktu.
Tekrar sordum cüzdanın nerde ? "çalmışlar komutanım" dediğinde koğuş nöbetçisi Habib korkudan adeta mum gibi bembeyaz olmuştu. Gerçekten cüzdan bende olmasaydı, habibin heyecanı ve korkusu yüzünden Habib suçsuz yere suçlanabilirdi. Kim çalabilir diye sorduğumda , yanında yatan oldukça gariban arkadaşını göstermişti.
Neden çalsın demiştim, sigara parası bile gelmiyor komutanım demişti.
Bir kaç gün önce bölüğün aldığı ceza gözümün önüne geldi.
Cebimden cüzdanı çıkardım sordum bumu cüzdanın dedim ?
Evet demişti. " şimdi söyle bakalım içi para dolu bu cüzdanı yanındaki gariban bulsaydı, bu çok zengin yarın para istese yine gelir deseydi şeytan ın vesvesesine uysaydı tek başına suç onunmu olurdu. Hayatı boyunca unutmaması için kendimce cüzdan sahibine ceza verdim. Gerçeği bilmeden gariban arkadaşını direk suçlamanın bedeli olmalıydı.
Cengaver; işte bende cüzdanımı ortada bırakarak ceza verdiğim askerin konumuna düşmüştüm.
Cüzdanım ortadaydı küçük bir cocuk almıştı ve ilk suçuydu sebeb olan ise bendim.
Bu çerçeveden baktığımda, kendime ceza olarak sizden almadığım malzemeler az bile gelirdi..
İşte o gün kendimle yüzleştim ve kararımı verdim.
Annenin yüzündeki acı ve pişmanlık.
Kardeşinin korkusu.
Senin üzüntün ve mahçubiyetin yeteri kadar ceza çektiğinizi göstermişti.
Ne kadar doğru karar verdiğimi bana bugün sen yaşattın..
Cengaver şimdi karşımda eğitimini başarı ile tamamlamış AVUKAT'sın